0

AHMET YESEVİ EDEBİYATA ETKİLERİ VE TÜRK TOPLUMUNDAKİ YERİ
Ahmet Yesevî'nin şiirlerine "hikmet", şiirleri­nin toplandığı kitaplara da Divan-ı Hikmet adı verilir. Ahmet Yesevî'nin şiirlerini Karahanlı Türkçesiyle yazmıştır. Divan-ı Hikmet'lerdeki şiirlerin hepsi de Ahmet Yesevî’ye ait değildir. Halifeleri tarafından yazılmış pek çok şiir ona mal edilmiştir. Ruh, eda ve şekil bakımın­dan bu şiirlerin hepsi birbirine benzediğinden han­gilerinin Ahmet Yesevî'ye ait olduğunu ayırabil­mek de çok güçtür. Bütün bu sonraki tesir ve teda­hüllere rağmen hikmetleri dil bakımından değilse bile edebî bakımdan Karahanlı devrine ve 12. yüzyıla ait kabul etmek gerekir.
Ahmet Yesevî, 11. yüzyılın sonlarında Batı Türkistan'ın Sayram (İsfîcab) kasabasında doğdu.
Rivayete göre Ahmet Yesevî 63 yaşına gelin­ce Hazreti Peygamber'e olan bağlılığından dolayı bir kuyu kazdırmış ve geri kalan ömrünü bu kuyu­nun dibindeki tek kişilik hücrede geçirmiştir.
Ahmet Yesevî'nin iyi bir tahsil görmüştür. Arapçayı, Farsçayı ve İslâmî ilimleri iyi öğrenmiştir. Küçük yaşta iken kerametleri yayıl­mış, sade bir dille yazılan ve halkın ruhunu okşa­yan hikmetleriyle kısa zamanda Türkistan halkı­nın, bilhassa göçebe Türklerin gönlünde taht kur­muştur. Onun irşatları etrafında teşekkül eden Ye-seviyye tarikati Türkistan'da geniş sahalara yayıl­mış, Yesevîlikten doğan birçok tarikat Orta Asya ve Anadolu'da asırlarca Türk halkının manevî cep­hesini beslemiştir. Tahta kaşık ve kepçe yontup bunları satarak geçimini sağlayan Ahmet Yesevî'­nin rivayete göre 99.000 müridi vardı ve bunlar dört bir yana dağılarak onun irşatlarını ve hik­metlerini her tarafa yayıyorlardı. Onun şöhret ve tesiri, ölümünden sonra daha da kuvvetlenerek devam etmiştir. Yesevî’yi rüyasında gören Temür, kazandığı bir zaferden sonra Yesi'ye gelerek onun kabrini ziyaret eder ve 1396-1397 yıllarında Yesevî için büyük bir türbe inşa ettirir. Daha soma Şibânî Han tarafından tamir ettirilen türbe Türkistan halkı için mukaddes bir ziyaretgâhtır. On binlerce Türkistanlı yılın belli bir ayında türbeyi ziyaret ederek bir hafta müddetle onun etrafında ibadette bulunur, hikmetlerini belli makamlarla söyleyerek zikrederlerdi. Türbenin civarına gömülmek Tür­kistan Türkleri için büyük bir bahtiyarlık olduğun­dan sağlıklarında oradan toprak alırlardı. Yesevî'­nin türbesi hâlâ ziyaretgâh olarak kullanılmakta ve Türkistan Türklerinin manevî bağlarından biri­ni teşkil etmektedir.
Hikmetler, dînî-tasavvufî şiirlerdir. Çoğu dörtlükler halindedir, koşma tarzında kafiyelenmiş ve hece vezniyle yazılmıştır. Hikmetlerin bir kısmı ise gazel tarzındadır ve aruz vezniyle kaleme alınmıştır. Heceyle yazılmış hikmetlerin vezni 4+4+4= 12'dir. Aruzla yazılan hikmetlerde "fâilâtün fâilâtün fâilün, mefâîlün mefâîlün feûlün, 4 mefâîlün ve mef'ûlü mefâîlü mefâîlü feûlün" ve­zinleri kullanılmıştır. Gazel tarzında kafiyelenmiş bazı hikmetlerde ise 7+7 veya 8+8'lik hece vezni kullanılmıştır. Mesnevî tarzında yazılan münâcat ve nâtın vezni "mefâîlün mefâîlün feûlün"dür. Dörtlüklerle yazılmış hikmetlerde kıt'a sayısı 5 ilâ 28 arasında değişmekte, çoğunlukla 10-12 kıt'alık hikmetler tercih edilmektedir. Gazellerdeki beyit sayısı 5-15 arasındadır. 7 beyitlik gazeller çoğun­luktadır.
  Eserle yazar arasındaki ilişki
Yazar eserine kendi zihniyetini yansıtır. Biz esere bakarak yazın düşünce dünyasını ortaya çıkarabiliriz. Bu yüzden yazar ile eser arasında sağlam bir bağ vardır. Divan-ı Hikmet’in yazarının yaşamı ile eseri arasında da kuvvetli bir bağ vardır. Çok dindar bir insan olan Ahmet Yesevî eserine de inandığı dinin özelliklerini aktarmıştır.

Yorum Gönder

 
Top